15 Aralık 2006

ÇizBakalım Test Yayınında

2 ayı aşan zamandır üzerinde çalıştığım son projemiz ÇizBakalım, çok kullanıcılı testler için bugün online hale geldi. Kısıtlı bir zaman içinde proje için bir web sayfası hazırladık, ve şu anda ilk defa bizim haricimizdeki insanlar tarafından test ediliyor.

Bizim için oldukça heyecan verici bir olay olduğunu söyleyebilirim. Umarım ileride çok daha güzel gelişmeler olacak.

Proje web sayfası: cizbakalim.oyunyapimi.org

03 Aralık 2006

Eve Dönüş

Projemizin testlerden başarı ile geçmesinin ardından üç buçuk ay sonrasında yeniden evimde olmak gerçekten güzel. Dönüş yolculuğu oldukça zorlu geçse de sonunda evimdeyim. Deniz ile artık normal ev hayatımıza, canım arkadaşlarıma, aileme ve haftasonlarının vazgeçilmezi, sucuklu yumurtaya yeniden kavuştum. :)

24 Kasım 2006

Japonya Gezisi

Deniz'e kavuşmama şurada sadece 7 gün kalmışken gitmeden önce biraz mecburide olsa bir Japonya gezisi yaptım.Bu gezinin asıl sebebi bize verilen 3 aylık Güney Kore vizesinin sonuna gelmiş ve ülkeden çıkış yapmak zorunda olmamız.Japonya gemi ile sadece 3 saat mesafede.Gidip görmek için ise oldukça güzel bir ülke.

Gitmeden önce biraz araştırma yaparak nerelere gideceğimi, ne yemem gerektiğini ve bazı temel Japonca kalıpları öğrendim.(Arigatto , koniçiva, sumimasen.... :) )

Japonyada Fukuoka adasına gittik.Bir liman şehri olan Fukuoka gördüğüm kadar ile oldukça düzenli ve güzel bir şehirdi.Gezmek için sadece bir günüm olduğu halde bu zamanı yeterince verimli bir şekilde kulandığım kanısındayım.Bu süre içinde Sumiyoshi, Kushida ve Kego tapınaklarını gördüm. Bunun yanında Fukuokanın merkezi olarak bilinen Tenjin de dolaştım ve herkesin çok övdüğü Rameninden de yedim.Gerçekten lezzetliydi.

Bu arada artık benim için bütün çekik gözlüler aynı değil :).Japonların farkını gerçekten anladım.İki ülkenin yapısını karşılaştırmak gerekirse Japonya dış görünüş olarak daha güzel geldi bana. Koreye nazaran oldukca düzenli sokaklara sahip.Tapınakları da daha ağır görünümlü.Korede herşey biraz fazla cafcaflı görünüyor sanki.Tabiki bunun etkenlerinden biri de Japonyanın daha zengin bir ülke olması da olabilir.Sonuç itibari ile birbirlerinden oldukça farklılar.Her ikisinde de öğrenilecek farklı bir kültür var.Fakat bugüne kadar henüz Japonları seven bir Koreliye rastlamadım.Burada bulunan Koreli bir mühendis arkadaşım aralarındaki farkdan bahsederken şunu söylemişti, 'Japonlar zengine, biz yaşlıya eğiliriz.' Durumu oldukca özetliyor aslında.

Sonuç olarak benim için güzel bir gezi oldu.Umarım ileride Deniz ile birlikte yeniden gideriz...

14 Ekim 2006

Hoşgeldim Ankara

Evet, sonunda Türkiye 'ye geldim.. Aslında yeni bir olay değil bu. Eylül ayının 25 inde uçağa binip kore den yurda kesin dönüş yaptım. Busan da neslihan ile geçirdiğim 1 ay çok ama çok eğlenceliydi. Zaten 2 hafta kalırım diye gitmiştim, baktım ortam rahat, yemekler güzel ;) .. 2 hafta daha uzattım. Ama artık Ankara 'da bazı işleri toparlamak gerektiği için biyerde zorunlu bir dönüş oldu bu. Nesliciğimi Kore ellerinde bıraktım, Ankara 'da evimizde çalışmalarıma son sürat devam ediyorum.

Günlük plan basit: Bolca çalışılacak, neslihan ile msn den görüntülü sohbet yapılacak, can sıkıntısı anlarında gitar çalınacak.. Bu arada resimde benim gitarı görmektesiniz. Elektro gitar olarak ilk göz ağrım, canım nesliciimin bu doğumgünümde bana hediyesi.. Daha iyi bir fotoğraf koymak isterdim, ama elimde görüntü alabileceğim tek araç olarak web cam bulunuyor, eh buna da şükür..

Projeye gelirsek; şimdilik gizli tutmakta yarar var. Çok oyunculu online bir proje olduğunu belirtiyim. Yani anlıyacağınız freelance olarak evden oyun geliştiriyorum. Yıllardır hayalini kurduğum bir yolda ilerlemek için atılan ilk adımlar. Herşey yolunda, yaşamaya devam...

Son olarak eklemeden geçmek istemiyorum. Pinhani: İnandığın Masallar. Eğer henüz dinlemediyseniz mutlaka biryerlerden alıp dinleyin. Pişman olmayacaksınız.

Bu fotoğraf ise 21 Nisan 2006 gecesinde evde çekilmiş. Neslihancığım doğum günümde bana çok büyük bir sürpriz yapıp gitarı evimizde hediye etmişti. Fotoğraf hediyeyi alışımın hemen sonrasında çekildi. Yüzümdeki şaşkınlık ve mutluluk karışımı ebleh ifade de bu doğum günümün hayatımdaki en özel doğum günlerinden biri olduğunu belgeliyor. Evet, saçlar kısa. Eee askerim daha o zamanlar :)

07 Ekim 2006

Deniz Türkiye'ye Döndü

25 Eylül Pazatesi günü uçağı ile Deniz evimize döndü.Artık yalnızım.Aslında 2 haftalığına gelmişti ancak kalış süresini 2 hafta daha uzatarak Güney Kore seyahatini 1 ay yaptı.Çok da güzel oldu.Birlikte oldukça güzel zaman geçirdik.

Üstteki fotoğrafda Deniz'in en çok sevgiği Pibimpab ve benim sevdiklerimden Dencancige yemeği yerken çektirdik.Buradaki yemek satan yerlerin çoğunda bize yabancı olan ama çok faydalı olduğuna inandığımız birşey var.Vitrin gibi bir bölümde dışarıda yemeklerin nasıl göründüğünü size gösteren maketler var.Tıpkı gerçek gibi görünüyorlar.Böylece yemeklerin nasıl geleceğine ilişkin bir fikre sahip oluyorsunuz.Tabiki tadı göründüğünden farklı oluyor.Kimi kötü görünen güzel tadı olan yemekler varken güzel görünüp farklı tada sahip birçok yemek ile de karşılaşabiliyorsunuz.Bunların bazılarının fotoğraflarını da çektik.


Deniz'in burada olduğu sürede Busan'da bulunan, Kore savaşında ölen askerler için yapılmış olan şehitliğe de gittik.Orada bulunan Türk şehitlerinin mezarını ziyaret ettik.


Şehitliğin hemen karşısında bulunan Busan müzesini de gezdik.Özellikle Kore tarihini anlatan maketler çok güzel ve ilgi çekiciydi.

Önemli olaylardan biri de 21 Eylül 2006 yani 3.evlilik yıldönümümüzde birlikteydik. Deniz'in burada olmasına en çok sevindiğim gündü.

06 Eylül 2006

Güney Kore Günleri

Geleli 12 gün oldu.Bu süre zarfinda (isten arta kalan zamanlar içinde) oldukça yer gezdik diyebilirim.Ilk geldigimizde benim en korktugum şey Deniz'in yemekler konusunda zorluk çekecegiydi ancak umduğumdan çok daha iyi bır şekilde yemeklere uyum sağladığını söyleyebilirim.

Burada ilk olarak Haeundae sahiline gittik.Orada bulunan Busan Akvaryumunu gezdik.Oldukca güzeldi.Özellikle o kocaman su kaplunbağasını dakikalarca kameraya çektik.




Daha sonraki zamanlarda Beomeo tapınağına gittik.Daha önce de görüp cok etkilendiğim bu tapınak bu mevsimde çok daha guzelmiş.Burada yaz mevsiminde de yagmur yağdığından dolayı heryer yemyeşil.



Son olarak gidip de çok beğendiğimiz bir yer daha vardı.Gyeongju isimli küçük bir kasaba.Buranın en önemli özelliği şehrin tamamen geleneksel yapılar ile inşa edilmiş olması.İcerisinde dolaşmak için çeşitli bisikletler ve atv denilen 4 tekerli motorlardan da kiralayabiliyorsunuz.Kasabanın içinde bir de çok güzel bir göl var.İnsanlar buraya hafta sonlarını geçirmek için geliyorlar.Bizi en fazla etkileyen ise kasabanın tüm yollarının ve parklarının çok bakımlı ve güzel olması idi.


Otelimizin altında çekilen bir fotoğraf.

24 Ağustos 2006

Güney Kore'ye Gidiş

Güney Kore'ye gidiyoruz.Yarın öğleden sonra üç gibi evden çıkıp Esenboğa havalimanından yolculuğumuza başlayacağız.Benim gidiş sebebim iş fakat bu sefer Deniz de benim ile birlikte gidecek ve iki hafta Kore'yi görecek.Ben daha önce ilki bir aylık Şubat 2006 ve ikincisi üç haftalık Haziran 2006 döneminde Havelsan'ın Güney Kore'ye yaptığı Cn235 uçuş simülatörü için gitmiştim.Bu seferki gidişim sanırım 2-3 ay civarında olacak.Amacımız son testlerden başarı ile geçip projeyi teslim edip gelmek.Bu gidişimde Deniz'in gelişi bana (2 hafta da olsa) oldukça destek olacak.Aslında oraları görmek bizim için güzel bir olay.Bilgisayar ve çeşitli konsol oyunları ile bu denli içli dışlı bir ülkede yeni ufukların açılması da oldukça olanaklı.Bunun yanında tamamen farklı bir kültür görüp içinde bulunmak da güzel bir deneyim olacak Deniz için.

15 Ağustos 2006

Kaplumbağalarımız

Evimizde bizimle birlikte yaşamını sürdüren iki tane çok güzel su kaplumbağası var.Bizim yaşamımıza renk katan evimizde yalnız olmadığımızı hissettiren çok şirin iki canlı.Kaplumbağalara olan sevgi ve ilgimiz doğrultusunda evliliğimizin daha ilk zamanlarında evimize hemen kaplumbağa almaya karar verdik.

Tam gün veremesemde Ocak 2004 gibi yaklaşık bir tarihte gidip ilk kaplumbağalarımızı alıp getirdik evimize.Fakat itiraf etmeliyim ki biz en başta kaplumbağa bakımı hakkında çok az bilgiye sahip olduğumuzdan gerekli ekipmanları ve yaşama koşullarını onlara sağlayamadık.Bundan dolayı mı yoksa geldiğinde hasta olduğu için mi bilinmez kaplumbağalarımızdan birini kaybettik.Bu olay bizi çok üzdü ve kaplumbağa bakımı hakkında kapsamlı bir araştırma yapmaya başladık ve öğrendik ki kaplumbağa bakmak hiç de kolay birşey değilmiş.Özellikle pet shoplardan alınan bilgilerin çoğu yanlış ve bu yanlış bilgiler ile kaplumbağa bakmak acı sonlara sebep oluyor.

Su kaplumbağalarının uygun yaşam ortamının sağlanması için gereken koşulları bildiğimiz kadarı ile sizinle de paylaşmak isteriz.İlk olarak su kaplumbağaları için petshoplardan alınan küçük adaları unutun.Birkaç yararlı sitede okuduğumuz kadarı ile onlara İşkence Adası deniyor.Bu adalar kesinlikle onların ihtiyaçlarına karşılık gelebilecek yaşam alanları değil, sadece insanlara güzel görünüyor.Onlar için ilk olarak boyutlarına ve alınacak malzemelerin yerleşimine göre uygun olacak bir akvaryum almak gerekiyor.Bu akvaryumda kaplumbağaların yüzebileceği aynı zamanda da kuruyabilecekleri mekanlar yaratmak gerekiyor.Bu ortamı değişik şekillerde sağlayabilirsiniz.Bizim seçimimiz büyük taşları üst üste koyarak tırmanabilecekleri bir ortam yaratmak şeklinde oldu.Akvaryuma konulan suyun daima temiz olmasını sağlamak için güçlü bir filtre ve suyun sıcaklığının sabit olması için de bir ısıtıcı almak gerekiyor.Su için gereken bu malzemelerin yanında bir de dış ortam için bazı ekipmanların sağlanması gerekiyor.Birincisi dışarıda kurumalarını sağlayacak ıstıcı bir lamba.İkincisi ise aldıkları besinlerden kabukları için gerekli olan D vitamininin emilimini sağlayacak olan UV ışığı veren florasan.Bizim şu an kullandığımız florasan Sera Terra UV.Bu florasanın 8-12 ayda bir değişmesi gerekli.Bu ekipmanlar ile onlar için uygun bir yaşam alanını artık yaratabilirsiniz.





En büyük zevkleri lambanın altında sıcak taşın üzerinde kabuklarını kurutmak.Bir yerde bu eylemin su kaplumbağaları için bir ibadet gibi olduğu benzetmesi yapılıyordu.Oldukça yerinde bir tespit.

Kaplumbağalarımız için bu ekipmanlar ile yarattığımız ortamın ardından kaybettiğimiz kaplumbağamızın yerine de bir kaplumbağa aldık.Gerçekten yaptıklarımız işe yaradı ve her ikisi de kısa bir sürede çok sağlıklı bir şekilde gelişmeye başladılar.Birkaç ay içerisinde boyutları oldukça büyüdü.Hatta bundan dolayı ilk akvaryumlarına artık sığamaz hale geldikleri için yeni bir akvaryum ile onları ödüllendirdik.


Kaplumbağalarınıza bakarken dikkat edilmesi gereken ufak bazı kurallar da var.
  • Başta bu kurduğunuz ortamın iyi bir şekilde idame edebilmesi için düzenli olarak su filtresinin temizliğini yapmanız gerekiyor.NOT:Akvaryum içinde zamanla yosunlar oluşması akvaryum koşullarınızın uygun bir ortam olduğunu gösteren iyi bir işarettir.
  • Bazı kaynaklardan öğrendiğimize göre kaplumbağanızı ortamından dışarı çıkarıp halı veya benzeri dış yüzeylere koymak onlar için iyi değilmiş.Mikrop kapma riskini arttıran bir etken olduğunu söylüyorlar.
  • Kaplumbağanızın sağlıklı olduğunu gösteren en önemli işaret kabuğunun sert olması.Arada kabuk sertliğini elinize alarak kontrol edebilirsiniz.
  • Kaplumbağların sağlıklı olduklarını gösteren başka bir işarette, hareketli olmaları ve gözlerinin parlak ve açık olması.
  • Yemleri dışında ek besin olarak meyve ve yeşillik verilmesi onlara iyi gelecektir.
  • Bazı kaynaklarda salam sosis gib ek besinlerin verilebileceği söylense de vücutlarında oluşan yağlanmadan dolayı bunun faydalı olmadığını söyleyebiliriz.
Bu da kaplumbağalarımızın son halleri.

11 Ağustos 2006

Datça-Marmaris-Gökova-Ölüdeniz Gezisi

Tatil dönüşü blogumuza gördüğümüz güzel yerleri yazmamız gerektiğini düşünerek oturduk bilgisayarımızın başına.Yaz tatili anlayışımız farklı ve güzel mekanları keşfetmek üzerine kurulu olduğundan bol bol gezip farklı mekanlarda konakladığımız bir tatil geçirdik.Bu iki haftalık tatilimizde çok güzel yerler gördük.Bol bol yüzdük, eğlendik, dinlendik.Geçen sene yaptığımız tatildeki tekne turlarının tadı damağımızda kaldığından bu sene tatile çıkarken de ilk hedefimiz değişik koylar görmek için tekne turlarına katılmak oldu.

(Datça)
Tatilimize Deniz'in daha önce yıllardır gördüğü benim ise ilk kez gideceğim şirin bir yer olan Datçadan başladık.Datça denizi çok güzel, akşamları serin olan, sakin ve şirin bir yer.Yöre halkı genel turistik yerlerin aksine oldukça samimi ve sıcak.Orada 4 gün kaldık ve bir gün de tekne turuna katıldık.




(Knidos)
Datçada iki farklı tekne turu vardı biri uzun tekne turu diğeri ise kısa.Uzun tur Knidos'a kadar gidiyor bundan dolayı zamanın çoğu Knidos'a gitmek için gemide geçiyor.Amacı yüzmek olanlara tavsiyem kısa turlara katılmalarıdır.Ancak Knidos'u görelim derseniz uzun tura katılacaksınız.


Datça'da geçirdiğimiz gün
lerin birinde ise Datça'ya 30 km uzaklıkta bulunanan İnbükü koyuna gittik.Buraya Emel Sayın koyu diyenlerde var.Sanırım zamanında çok geliyormuş ve buranın ünlenmesini sağlamış.Yoldan ayrılıp İnbükü koyuna giderken karşımıza 3 yol çıktı.İkisi aynı yönde birisi farklı yöndeydi.Orada bulunan görevliler sağ taraftan inilen yerin 400m uzağında koya varıldığını diğer tarftaki yerlerden inildiğinde ise 1.5km sonra koyu göreceğimizi söyledi.Biz yakın olan yeri tercih ettik.Koya indiğimizde harika bir manzara ile karşılaştık.Ne yazık ki bu yerin fotoğrafını çekmedik, çok güzel olduğundan video kayıtları yapmıştık ancak daha önce burayı görmeyen doğa dostlarına şiddetle tavsiye ederim.Doğa ile iç içe sakin pek kimsenin olmadığı küçük bir cennet.Bu koyun bu kadar güzel olduğunu görünce diğer taraflarda ne olduğunu da çok merak ettik ve yüzerek diğer yerleri görmeye çalıştık ancak bizimkisi nafile bir uğraştı.Mesafe odukça fazlaydı ve artık yüzerek ulaşamaycağımızı anlayınca kıyıya geri dönüp karadan gitmeye karar verdik.Karadan yürüyerek diğer yerlere gittik fakat diğer yerler bizim hiç beklemediğimiz bir şekilde oldukça kalabalık çıktı.Burada insanlar denizin yanına oldukça konforlu görünen çadırlarını kurmuşlar ve çok güzel sakin bir tatil yapıyorlardı.Oldukça özendiğimi itiraf etmeliyim :) . Gelecek senelerde çadırda denizin yanında kaldığım böyle bir tatil yapmayı çok isterim.Tabiki burada çadırlar için bazı imkanlarda sunulmuş tamamen hayattan izole de sayılmazsınız.Kabaca gördüğümüz kadarı ile çadırlar için elektrik imkanı sunulmuş.Sebze meyve satan ufak bir yer de vardı.Çocuklar için oyun makinaları bile vardı.Bu imkanlar doğrultusunda gelenler buzdolaplarından uydu antenlerine kadar herşeyi getirip orada şirin küçük bir yerleşke kurmuşlar.
Datçada geçirdiğimiz güzel günlerin ardından Marmarise gitmeye karar verdik. Marmarise giderken Datça dönüşünde yolda Ege Denizi ile Akdenizin birarada göründüğü muhteşem manzaraya tanık olduk.

Marmaris
tatilimizin ikinci durağı oldu.Datçadan sonr
a oldukça farklı bir ortam ile karşı karşıya kaldık.Datçadan daha sıcak ve daha kalabalık bir yerdi Marmaris.Oraya gittiğimizin ilk yarım saatinde de ertesi gün için yine bir tekne turu bulduk.Oldukça hareketli bir gece hayatı olduğu belli olan Marmariste dinlediğimiz tarzda müzik çalan bir yer bulmanın da kolay olmayacağını biliyorduk ki bir gece Asım Can Gündüz'ün canlı performansına tanık olduk.Kapıdaki adamın "İçeride Türkiye'nin en iyi gitaristi var ağzı ile felan gitar çalıyor demesi" ise unutulmazdı :)
Marmariste kalırken arkadaşların tavsiyesi üzerine günübirlik Gökovaya gitme kararı aldık.Gökova Marmarise çok yakın olduğundan kaldığımız yeri değiştirmedik.Sabahın erken saatinde orada olduk.Hiç bilmediğimiz bir yer olduğu için ilk önce bir keşif gezisi yaptık.Keşif gezisi esnasında tekne turlarının yerini bulduk ve hemen bir tur ayarladık.Kahvaltı için ise yakındaki bir bakkaldan ev yapımı sıcak poğaçalarımız aldık ve teknede zevkli bir kahvaltı yaptık.
Gökovadan katıldığımız tekne turunda çok güzel yerlere gittik.Özellikle altın kum plajı denilen yerde gördüğümüz kumun ve denizin rengi gerçekten görülmeye değerdi.Bu turda Sedir Adasına uğradık.İçinde tarihi kalıntıların bulunduğu bu adada bir de Kleopatra plajı vardı.Buradaki plaja havlu sermek veya terlikle girmek yasaklanmıştı.Yıllar boyu süren uzun bir sürecin ardından bu kumun oluşumu gerçelştiğinden dolayı burada bulunan kum koruma altına alınmış.

Gökova gezimiz ile birlikte Marmaris'ten de eşyalarımızı toparladık ve nereye gideceğimizi düşünmeye başladık."Ne güzel tek derdimiz nereye gideceğimizi düşünmek :) " diyorduk kendi kendimize. Artık tatilimizinde sonlarına yaklaşırken gideceğimiz yerin son durağımız olması kararını aldık. Bu kararımız ile birlikte bildiğimiz bir yere gitmeye ve son günlerimizin güzel olacağı garantili olan bir yeri tercih ettik

Fethiye-Ölüdeniz.


Ölüdeniz bizim çok güzel günler geçirdiğimiz son durağımızdı. Kaldığımız yerin güzel olması da bunu oldukça etkiledi.Hotel Blue Star isimli güzel ve temiz bir yerde kaldık.Gidecek arkadaşlara rahatlıkla tavsiye edebilirim. Personelinin güleryüzlü yaklaşımları, odaların temizliği ve fiyatının diğer yerlerden uygun olması açısından son günlerimiz için ideal bir yer oldu.

Burada kaldığımız süre içinde de toplam
da iki tekne gezisine katıldık.Birincisi Kelebekler Vadisi,Deve Plajı, Soğuk Su, gibi yerlere giderken ikincisi ise Göcek tarafında bulunan 12 adalara giden bir tekne gezisi oldu.İki gezimizde çok eğlenceli ve bol bol yüzmeli oldu.
Toplamda 5 tekne gezisi yaptık.Bunun yanında kilometrelerce yol katettik.Her kilometrede biraz dah iyi hissettik kendimizi.Özellikle bu tatilimzden sonra Deniz ile karar verdik görmediğimiz yer kalmasın Türkiyede her sene yeni bir yere gidelim diye.Umarım başarırız.Bu arada gezerken sevdiğim çiçeklerin fotoğraflarını çekmeye de devam ettim.

Ne kadar değişik koyda yüzersek, ne kadar farklı yere gidersek o kadar enerji topladığımız bir oyun gibi geçti tatilmiz.

Herkese Selamlar

Artık yazılarımızı burada paylaşacağız.